
Benim doğum günüm değil de, sanki komşum Pakize'nin sınıf arkadaşının ablasının doğum günü! Bir rahatlık, bir kendinden geçmişlik, bir sünepelik vardı ki üstümde anlatamam. Saat 16:00 olmuş, ben hala sigara içiyorum, çıkmış ojelerimi falan kemiriyorum. İçimden de ne o partiye gitmek, ne de dışarı çıkmak geliyor.
Büşra bir insana günde kaç tane mesaj atılır sorusunu zorlamakla meşgul! 10,20 değil, 40'a kadar ulaşmış. En son istemeye istemeye mesajlarına cevap verip, saçımı toplayarak çıktım evden. Geçen sene düştüğüm hatalara düşmeyecek, kendimi Büşra'nın ellerine teslim edecektim...
Kızılay'da karanfil çıkışına oturmuş, emolar gibi bekliyorum orda. Yüzüm ağlamaklı, telefonun mesaj kısmına abanıp duruyorum. 'Nerdesin lan, bekle bekle usandım amk!' diye sitemkar mesajlar atıyorum kıza, sonra kafamı bir kaldırdım ki Hamit! Üniversite 1'deyken oda arkadaşım bunun metresiydi, kız ailesinden 30 TL haftalık oluyordu, ama her hafta abartısız 300 TL harcıyordu. En sonunda, konuşa konuşa kızı ikna edip, adamdan ayırdık. Ama bu seferde adam benden bildi, tehdit mesajlarının ardı arkası kesilmiyordu... Eh şimdi adamın karşısındaydım, mesajla çektiği tehditleri gerçekleştirecek imkan bulmuştu. Dua etmeye başlayabilirdim artık... Derkenn yüzüme anlamsızca bakıp, yürüyen merdivenlerden metro altına indi. Ama yaşadığım gerginliği atamadım üstümden, o kalabalığın içinde yalnız olmak ürkütüyordu beni...
Telefonumun çalmasıyla 'Karşıdayım salak!' dedi bir ses, 'Gözlerim uzağı görmüyor amk. Yanıma gel!' diye cevap verdim ve Büşra en kokoş haliyle bitti yanımda. 'Doğum günü kızı benim bilmem farkında mısın?' dedim güzelliğini vurgulamak için, saçlarını savurdu ve 'Senin bebek yüzün yeter' dedi... Gülümsedim, öyle olmadığımı bilsem de iltifata ihtiyacım vardı. Bok gibi hissediyordum.
Sonra geçti o bok his! Her girdiğimiz mağazada daha da iyi hissetmeye başladım, Kot, topuklu ayakkabı ikilisini tamamlayacak elektrik mavisi bir bluzla, ona uygun bir kemer alıp kaybolduk Kızılay sokaklardından... Suratı asık bir kuaförün önündeydim artık, fön mü çekiyor, yoksa saçlarımı mı yoluyor anlayamıyordum. Sanki saç yapmaktan anlayan bir komşu kızına böyle yalvar yakar fön çektiriyorum. Surat aynı öylee... Ya da karşılığında para vermeyeceğim! Haddini bil düdük!
'Siz yeni başladınız galiba? Emir bey'de yok yaaa, aslında ben hep ona çektirim fönümü.'
'Evet yeni başladım, az önce çıktı o siz gelmeden.'
'Tüh ya şansa bak, Emir bey gerçekten anlıyor saçtan, saçımı da o boyamıştı zaten.'
Bu muhabbetten sonra çocuk gülümsemeye ilgilenmeye başladı. Sanırım konuşmanın alt metinlerini tane tane okudu.
'Bak bana adam gibi davran, ben buranın sürekli müşterisiyim! Patrona ispiklerim seni!'
Barın önüne gelince, içime bir sıkıntı oturdu. 'Bugün benim günüm' diip kaldırdım onu oturduğu yerden ve gülümsemeye çalışarak içeri girdim. Millet çoktan gelmiş, içmeye başlamıştı... Bir adisyon var önlerinde x dolu. Gecenin sonunda barda içki kalmayacak diye düşünmüştüm, taa ki canlı müzik başlayana kadar... Bildiğin Özgün müzik çalıyor adamlar, artık masada bayıldık bayılacağız. Herkes sıkıldı, benim suratım düştü yerlerde onu arıyorum. Can'a yalvaran gözlerle bakıyorum... O da sıkılmış olacak ki dünden razı bir şekilde kulağıma eğildi... 'X Bar'a gitmeye ne dersin?'
Kötünün iyisi derim! Ne derim! En azından orda iki dans ediyoruz, yabancı müzikle zıplayıp, hobereeey diye diye halay çekiyoruz. Burda ise, biraz sonra tribe girip 'Sen beni bırakacaksın, oouuww ben yalnızların kadını olacağım' diye suratını çırmıklıycam çocuğun. Can kalkıp Garson'la fısıl fısıl konuştuktan sonra, Gitar çalan herif bana özel şarkı söylemeye başladı...
'Doğum günün bugün, doğum günün bugün, doğum günün kutluuu olsuuuuun' Onda bile içim sıkıldı, bir dertlendim. Bir tuhaflaştım ve bir dilek tutup tüm mumları üfledim.
Sonra hesabı ödeyip, kalktık bardan... Kocaman bir grup Kızılay sokaklarında bağıra çağıra yürüyoruz. Erkekli kızlı yürüdüğümüzü gören güllü çocuklar önümüze doluşuyor hemen... Sonra Kamil aklı sıra piçlik yaptığını düşünerek beş tane çocuğu Can'a postaladı...
'Abii Venüs ablayı seviyorsan bunların hepsini alacaksın!'
'Pfff git işine, Venüs ablana bi bak hediyelerden yamula yamula yürüyor. Gül değil tüy bile taşıyamaz şu an.'
'Kılı tüyü bırak abi, bulmuşsun taş gibi kızı alcan, bırakır giderse görürsün!'
'Tamam ama 1 tane alcam!'
dedikten sonra, çocuğun başına çullandı hepsi. Kıyamadım sevgilime, hediyeleri erkeklerin eline tutuşturduğum gibi
'Hooop noluyo, bak ben Polis'im hepinizi tutuklarım' diye salladım... Önce yemediler, ama biraz üsteleyince bana 'Cadolozz, caddıııı' diye bağıra bağıra gittiler. Cadı madı sevgilimin paralarını kurtardım, 2 bira fazla içerim ben onlarla.
Geçen sene doğum günümü kutladığım bara paldır küldür daldık, ama bir baktım ki bize kocaman bir masa rezerve edilmiş, Can arada derede tüm bunları nasıl yaptı diye beynimi yorayım dedim, ama sonra eğlenmeyi tercih ettim... Zaten girdiğimde yabancı müzikle, ortada dans eden zilliler vardı. Hemen onların arasına attım kendimi, hiç tanımadığım bir kızla dans ediyorduk... Ama masada ki erkek arkadaşlarım doğum günü kızını yani beni değil de karşımda ki kızın erotik dansını izliyorlardı. Sonra kız elimden tutup, tuvalete götürdü beni, zaten çok içmiştim, kız orda lezbiyen olsa bana saldırsa karşı çıkacak halim yok. Tuvaletin kapısı bozukmuş onu tuttum kapının önünde, hanımefendi yalnız gelmiş, sabahtan beri gözüne kapıyı tutturacak bir kız kestirmeye çalışıyormuş. O da ben oldum, şansa bak...
Kızı başımdan atıp masaya oturdum, ama gözleri bizim masada. Rakımdan yudumlarken,kız kafasının güzelliği yüzüne yansımış bir şekilde birasını havaya kaldırdı. Kafamı çeviriverdim. Orda bana sevgililerinden emanet bir ton erkek vardı. Yemem edemem şimdi herifleri...
Bir pasta da orada kestik, ama bu sefer ağır bir müzik yoktu... Masada ki herkes pistteydi, yukarıdan konfetiler patlıyordu ve aşağılık bir garson 50 TL bıçak parası isterim diye tutturuyordu... Can çıkarıp iki 20'lik bir 10'luk koydu, sonra ben 30 TL'sini aldım cebime attım ve beş dakika boyunca garsonla kavga edip, adamı canından bezdirdim... Zorla kaptım bıçağı ve pastamı kestim...
Sonrasında sabahın ilk saatlerine kadar dans edip, masada bir bir yığılanları izledik. Doğum günüm kötü başlayıp güzel bitti, ve bir taksi dolusu hediyeyi eve zar zor taşıdık.